Sayfalar

Mutluluk



Kurduğun hayalin gerçekleştiğini düşlemektir mutluluk. kısmen gerçekleşse de..  ama ya o gerçekleşmeyen kısmı? Her nedense o gerçekleşmeyen kısım, bizim bi daha hayal kurmamıza engel olmaz hiç.. 

Daima peşinden koşulmuştur mutluluğun… kaçan kovalanır diye bi söz  vardır. Onun için mi bu kadar değerli , ulaşılmaz buluyoruz mutluluğu ? mutluluk daima peşinden koşulan ama bi türlü yakalanamayan bisey sanırım. Bi türlü tam anlamıyla mutlu olamayız.. hani derler ya, “tam mutlu oldun derken.. “ devamı yok. Varsa da koca bir HİÇ! Ve o hiç’tir aslında bizi mahveden,  yıkan, zaman zaman süründüren..  ve bu da aslında olaylara biraz polyanna gözüyle bakmamız gerektiğine bi işaret olabilir.. 

Bazen düşünüyorum da acaba  kendimizi fazla mı kaptırıyoruz hayallere? Ama bi yandan kaptıralıyız da demek geliyor içimden.. düşünsenize hayallerinizi sınırlandırdığınızı.. o kurşun bile işlemeyecek kadar sağlam olan hayallerinizi.. en ufak bi hayal kırıklığında günümüzü zehir eden o hayalleri söküp atsak hayatımızdan.. sahi o zaman ne kalır ki geriye?  -koca bir hiç.. ne yazık ki..

Belki biz de bi hiçten ibaretiz.. yoksa hayatımız hiç’ler üzerine kurulu olur muydu?

Sessizlik



Kimi zaman şikayetçi olduğumuz ama kimi zaman da tek istediğimiz şeydir  sessizlik.. belki de fazla dozda aldığımız için şikayetçi oluruz kim bilir..  derdimizi, sıkıntımızı paylaşacak birini bulamadığımız zaman muhtaç olduğumuzu hissederiz sessizliğe.. anlarız o zamanlarda insanın kendisi gibi olmayacağını.. ve o zamanlarda haykırasım gelir benim “insanın kendisi gibi yok, içime gömün beni! “ diye.

Zor elde ettiğimiz için kıymetli olduğunu sanırız sessizliğin. Hani malûm, kolay yolla elde edilenlerin pek değerli olmadığı bi dünya üzerinde yaşıyoruz. Belki de sessizlik ile sensizlik arasında ki harf benzerliğinden dolayı severiz sessizliği. Severiz diyorum çünkü onun bile içinde “sen” var.. değişen bi algıdır bu.. ama değişmeyen bisey varsa o da kararlarımızı sessizlikte daha doğru verdiğimizdir. Ne rahatsız eden, ne de şunu yaparsan böyle olur, bunu yaparsan böyle olur diye nutuk atmak için pusuya yatmış kişilerden arınmışızdır o sessizlik ortamında. Belki de kendimizle baş başa kaldığımız içindir..

 “Size göre nedir sessizlik? “ diye sormak istiyorum ama - oluşacak olan sessizlikten korktuğumdan dolayıdır belki – soramıyorum..  sessizlik ile ilgili yığınla soru var aklımda ama yine sessizlikle karşılaşmamak için sormayı düşünemiyorum bile.. Fazla olduğunda korkutucu olan bisey sanırım bu sessizlik.. ne de olsa fazla dozda alıyosun.. ama bünyenin alışması gerekir o sessizliğe ve onun beraberinde getirdiği ; yalnızlığa, karanlığa.. gerçi alışkınım ben hayal kırıklarına.. bilirsiniz cam kırıklarının, temas ettiği yüzeyleri kesme olasılığı var. Ya hayal kırıkları? Onca umutla beslenen hayaller sekteye uğradığında kalbimizi kesiyorsa ve sırf bu yüzden canımız yanıyorsa.. 
Ne kadar garip değil mi.. ama daha da garibi o açılan yaranın tedavisinin bir başka hayalde yatıyor olması..

Yorgunluk



her insanın kendi beyninde yeni bir dünya inşa ettiği yadsınamaz bir gerçektir. ama hersey öyle tozpembe değil ne yazık ki.. hepimizin atlamış olduğu bir husus var ortada : o inşa ettiğimiz dünyanın yapıtaşı kurmuş olduğumuz hayallerden oluşur. Sahi hayallerimiz vardı bizim değil mi ? onca kurduğumuz düşler vs. vs. fark ettiniz mi bilmem ama artık çok fazla “ vs. “ diyorum. belki de kurmuş olduğumuz o hayallerin sonradan bir çöküntüden ibaret olduğunu hatırlamamak içindir.. ne dersin ? hoş. hiç aklımdan çıktığı mı var sanki.. kurduğumuz dünyayı hayallerle beslerdik.. belki de zehirli hayallerdi onlar.. düşünülmesi bile zararlı olan hayaller.. yoksa neden o kurmuş olduğumuz dünya artık bir harabeden ibaret olsundu ki..

hayal kuramıyorum  ben artık..hayır hayır! üstüne alınma hemen! seninle olmadığım için değil.. eah! kimi kandırıyorum ben.. sensiz kurduğum hayaller sanki birer zehirli hançer gibi..etkisini sonradan gösteren cinsten.. gerçi sanki seninle kurduğum hayallerin sonu çok farklıydı.. hayallerin büyüleyici bisey olduğunu söyler dururlar hep.. haklıdırlar aslında.. önce sana mutluluk verir sonra ise ızdırap..

tamam tamam itiraf ediyorum : yoruldum ben artık.. fiziksel değil, ruhsal bi yorgunluk bu.. “ne yapıyosun sanki ?” deme. biliyosun ;

hala yıkılan dünyamızın, o harabenin yıkıntılarını topluyorum…